4 Nisan 2012 Çarşamba

MUHTEREM ÜSTADIM

Hakkı halka anlattı Anadolu’da halk ozanları,
Aşık etti aşıklar gönülden gelenleri duyanları.
Kökleri derindeki ocağın, kimlerdir meyveleri,
Nasıl açılır sembollerle çok örülmüş kisveleri.

Hiram, kendinde Tanrı’nın tecelli ettiği insan,
Simasından tanınır o kuşku duyulmaz bir an.
Demirciye çırak olan biri, marangoz olamaz,
Bilen, görünce tanır Hiram’ı, aslını soramaz.

Güneşle konumuna göre, oluşur, gökkuşağı,
Hiram olan üstad, nur saçar ruhundan aşağı.
Küçük bir kısmı görülse de denir bu kuşaktır,
İnsan-ı kâmile açılan ya kulak ya da kucaktır.

Almadan vermek, bilinir, Tanrı’ya mahsustur,
Hoş seda, üstattan kalpte kalan bir husustur.
Yıllar önceydi, kendilerine yazmıştım şunları,
Siz de hemen tanıyacaksınız işitince bunları:

Siz, sade sizden bekleneni yapıyorsunuz,
Ancak, onu ne kadar güzel yapıyorsunuz,
Çok şey almak için kapışılan bir makama,
Siz, pek çok ve güzel değer katıyorsunuz.

Allah sevmiş de var etmiş bu dünyada sizi,
Örnek alın da idrak edin deyip koymuş bizi.
Misafir, evlerimizde, baş köşede oturmaz,
Misafirin yerini biz baş köşe kabul ederiz.

Bu güneş, bu dünyada doğudan doğmaz,
Biz bu güneşin doğduğu yere doğu deriz.
Siz bizim hep baş köşemizde oturacaksınız,
Hakikat güneşi olarak kalbe doğacaksınız.

Üst makam sonrası hep "hiçlik" dersiniz,
Siz varlığınızla “yokluğu” doldurabilirsiniz.
Etrafınız asla boş kalmaz, boşluk olmaz,
Yanınızda dost ve dostluktan yer kalmaz.

Kendini bileni tanımak ne güzeldir sizinle,
Umarım, kaybedecek vaktiniz olur bizimle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder