12 Nisan 2012 Perşembe

GÖRÜŞ

Ali ile Ömer hırkayı götürmüş iken,
Veysel sormuş, var mı elçiyi gören,
Ömer kızmış bre ne diyorsun sen,
Yanında ömür boyu savaştım ben.

Yoklamış Karanlı, emir ül mümini,
Sen gördün mü, ol Allahın elçisini?
Ali meğer bir kere görmüş Emin’i,
Hakk etmiş herşeyi, tutmuş yemini.

Anlatmış Ali, hem kulu hem elçisini,
Ne zaman görüp, gayri görmediğini.
İlmiyle, akıl sultan olunca bedenine,
Ruha yüceliş için, girmiş kalbin içine.

Beraberce kırmışlar putların alttakini,
Ali’ye bırakmış, büyük putu, üsttekini.
Akılla idrak eden bu çıkışın hikmetini,
İlmen yakin, idrak ettirir aklın kıymetini.

Emin, en sonunda, çık demiş üstüne,
Ali’ye göstermiş o mühürlü omuzunu,
Ali, çıkarak omuza, kırmış ben putunu,
Dirilmiş Hakkcasına yücelterek ruhunu.

O’nun evidir beytullah, namaz kâbesi,
O’nun olduğu yerdir, bulunmaz abesi,
Her inanana açık Emin’in bedeniyyesi,
Yücelişin tek yolu Hakkın ruhaniyyesi.

Hayat, ilim, irade, ne varsa hepsi O'nun,
Şeriata ters uçan, varsa, kanatları yolun,
Evvel ve ahiri diğerine feda edeni bulun,
Hayatı yaşamayana niye geldiğini sorun.

Bir gören, tüm görür, kendini kurtaramaz,
Aynı fırsat birine var, ötekine yok olamaz,
İlmen yaklaşan, aynel yakinden kaçamaz,
Hakkın huzurunda ben demek yakışmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder