16 Mart 2012 Cuma

Eserden, Müessire !

Kelimenin tam tarifi odur, yapıyorsan,
Kendini kullanmadan anlatabiliyorsan.
Marifet denen şey odur ki kabul göre,
Aşık ol aşkı anlat, gezerek, yöre yöre.

Zorları bize kalmış, kolaylar denmiş,
Pek bilemem kim demiş kime demiş.
Mesleğimizin aslında esası, bu imiş,
Birinin delisi ötekine “gelin” gidermiş.

Evrenin demeye gerek yok, bir tane,
Ulu demek de gereksiz, tek, yegâne,
Mimarı, olmaya davet, ne de şahane,
Hamtaş, yontu, ustalık, güzel bahane!

Senden sanadır yolculuk, içine özüne,
Kendin olacaksın, kendi mimarın bile,
Bakılmaz kimsenin ‘mimarım’ sözüne,
Girmelisin, eserinle, çevrenin gözüne.

Kimse kendince diyemez, ben oldum,
Kadrin bilinmezse, denemez buldum.
Eserin ortaya çıkmadan, ben O’yum,
Denmez; ben de olanlardan duydum.

İşte evrene çevrene böylece bağlısın,
Eserini yont, yarat, fazlalıklar dağılsın,
Eser olunca, öteki demeli sana mimar,
İşimiz böylece sürer, yarat ve et imar.

Mahalleden kasıt bir mahalden öteye,
Bir nazar yeter, beşeriyyeden beriye!
Bu hayatta traş bile olamaz kendince,
Mimar olur hamtaşını yontan güzelce.
14 Ocak 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder